3 Kasım 2007 Cumartesi

Arktika'nın kalınlığı tam ölçülecek

Arktika'nın kalınlığı tam ölçülecek

İngiliz kaşif Pen Hadow, Kuzey Kutbu'ndaki buzul tabakasının kalınlığını tam olarak ölçmek amacıyla Şubat'ta bölgeye sefer düzenliyor.

Kanada'dan 2003 yılında yola çıkarak Kuzey Kutbu'na tek başına ve hiç yardım almadan ulaşan ilk insan unvanına sahip Hadow'un girişimiyle düzenlenecek bilimsel seferde, modern uyduların erişim sahasının dışında kalan ve ulaşılması zor olan bir bölgede kar ve buzul tabakalarının kalınlığı belirlenmeye çalışılacak.

Hadow ve arkadaşlarının yürüteceği çalışma programına 'Vanco Arctic Survey' adı verilecek.

Araştırma ekibi, Şubat ortasında Alaska'daki Barrow Burnu'ndan kızakla yola çıkacak.

Yaklaşık 2000-2200 kilometre yol yapacak olan ekip, 120 gün sonra Haziran ortasında kutup dairesine ulaşacak. Ekip, yer yer eksi 50 dereceyi bulan soğukta 85 kiloluk bilimsel gereçve haberleşme araçlarıyla günde yaklaşık 18 kilometre ilerleyecek.

Ekibe iki haftada bir yiyecek ikmali yapılacak. Seyahat programında, sıfırın altındaki sularda 100 saate yakın yüzmek de var.

Ekip, radar kullanarak toprağın haritasını çıkaracak, 20 kilometrede bir de buz tabakasından 'karotaj' yöntemiyle alacağı numunelerin yoğunluğunu tespit edecek. Arktika yüzeyinin her yıl yüzde 8 kadarı eriyor.

Bu da 20'nci yüzyılda okyanusların 10 - 20 santimetre yükselmesine yol açtı.

Küresel ısınma yüzünden kutupların erimesinin ne kadar süreceği tartışma konusu. Bilimsel senaryolar 16 ile 100 yıl arasında değişiyor.

22 Ekim 2007 Pazartesi

Sibirya kaplanları tehdit altında

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yeryüzündeki hayvan türleri üzerindeki tehdidi giderek artıyor. Çevrebilimciler şimdi de Sibirya kaplanlarının nesillerinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyarıyor. Sebep ise yine insan...

Rusya'nın doğusunda yaklaşık 500 Sibirya kaplanı yaşıyor ama sayıları her geçen gün azalıyor.

Alınan koruma önlemleriyse yeterli değil. Bir Sibirya kaplanı yaşamak için 800 kilometrekarelik ormanlık alana ihtiyaç duyuyor. Ama doğal ortamları hızla yok oluyor.

Bir kaplan barınağı sahibi ise getirilen anne ve babasını kaybetmiş yavru kaplan sayısının arttığını söylüyor.

Giderek ısınan ve onbinlerce yıllık buzulun eridiği Sibirya'nın ormanlarının derinliklerine doğru ilerliyoruz.

Yetkililer her yıl ortalama 40 kaplanın öldürüldüğünü söylüyor. Geniş bölgeyi kaçak avlanmaya karşı sadece 70-80 kişi koruyor. Ama koruma, kaçak avlanmayı durdurmaya yetmiyor.

Stanislav Fadeev, "Kaçak avlanmayı durdurmaya çalışıyoruz ama mevcut yasalar ve imkanlarla olmuyor. Şüpheli birisini yakalarsak aracını aramamız için görgü tanığımızın olması gerekiyor. Bu koca ormanda nasıl görgü tanığı bulabilirsiniz ki, mümkün değil..." dedi.

Daha önce ise başarılı operasyonları yapılmış.

Rus polisinin gizli kamera kullanarak yaptığı bu operasyonla kaplan ve leopar postlarını satan bir şebeke çökertilmiş.

Ancak yetkilere göre kaçak avlananlar çoğu kez bu işten sıyrılabiliyor.

20 Eylül 2007 Perşembe

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması ' nda arka sıralardayız hadi bakalım yarışmanın bitmesine 3 ay var :)

Sibirya'da donmuş toprak çözüldü


Küresel ısınma Sibirya'da, toprak yüzeyinde onbinlerce yıldır varolan buzların erimesine yol açtı. Yüzeydeki toprak çözülen buzlara karışıp akıyor, bitki örtüsü de toprakla birlikte yok oluyor. Uzmanlar, buzun altında onbinlerce yıldır hareketsiz kalan mikropların canlanması tehdidine de dikkat çekti.

Sibirya'da eriyen ve kontrolsüzce yayılan toprak, yolları kullanılamaz hale getirdi.

Araştırmacı Sergei Zimov, "10 yıl önce burası anayol olarak kullanılıyordu. Her gün buradan onlarca yük kamyonu geçerdi. Şimdi eriyen buzlar ve yayılan çamurla birlikte yol kaybolmuş durumda. Sonunda bütün yollarımız bu hale gelecek" dedi.

İklime uyum sağlayan 'tayga' denilen bitki örtüsü de çamur olup akan toprakla birlikte yok oluyor.

Uzmanlar, tehlikenin yüzeyde meydana gelen değişikliklerle sınırlı kalmayacağı ve sadece bu bölgeyi etkilemeyeceğinden endişeli.

Toprak, içinde tarih öncesi dönemin mikroplarını, bitki ve hayvan fosillerini de hapsetmiş durumda. Dolayısıyla, ısınmanın, donmuş durumda olan mikropların canlanmasına neden olmasından da korkuluyor.

Bilimadamlarına göre, mikroplar erime ve ısınma sonucu canlanarak atmosfere karbon gazı salınımında etkin rol oynayacak.

İnsanoğlu bir yılda atmosfere 7 milyar ton karbon gazı yayıyor. Bilimadamlarının tahmini Sibirya'daki erimenin toplam 500 milyar ton karbon gazının daha atmosfere karışmasına neden olabileceği yönünde...

17 Eylül 2007 Pazartesi

Dünya umurunda




Dünya umurunda


Sosyal sorumluluk projelerine verdiği destekle de hayranlarının gönlünde taht kuran Sezen Aksu, kendi internet sitesinde küresel ısınmaya dikkat çekti. Ünlü sanatçı, sitesinde "Kuruyoruz, farkında mısınız?" diye bir yazı yazdı. Bu yazıda küresel ısınma hakkındaki duygularını kelimelere döken Minik Serçe, "Sudan ucuz yaşamların tehlikesiyle karşı karşıya kaldık" diyerek, herkesi önlem alma konusunda bilinçlenmeye davet etti.

14 Eylül 2007 Cuma

Eti az tüketin, ısınma yavaşlasın!


Gelişmiş ülkelerde et tüketiminin sınırlandırılması küresel ısınmayı yavaşlatabilir.

İngiliz The Lancet dergisinde yayımlanan araştırma, dünya nüfusunun 2050'ye kadar yüzde 40 artması ve hayvanların neden olduğu sera gazı emisyonunun azalmaması göz önüne alındığında, günlük kırmızı et tüketiminin 90 grama düşürülmesinin küresel ısınmayla mücadeleye katkıda bulunacağını gösterdi.

Canberra Üniversitesi Ulusal Epidemioloji ve Halk Sağlığı Merkezi'nden Anthony McMichael başkanlığındaki araştırmacılar, metan gazı üreten dana, koyun ve keçilerin etlerinin tüketiminin sınırlandırılması gerektiğini vurguladı.

Dünyadaki sera gazı salımının yüzde 22'sinin tarımdan kaynaklandığını söyleyen araştırmacılar, bu oranın sanayi sektöründen gelen sera gazı emisyonu oranıyla neredeyse aynı, ulaşım sektöründen geleninkindense yüksek olduğunu bildirdi.

Çiftlik hayvanlarının özellikle nakliyesi ve beslenmesinin, tarımdan gelen sera gazı emisyonunun (çoğu metan gaz şeklinde) yaklaşık yüzde 80'inin nedeni olduğunu belirten araştırmacılar, zengin ülkelerde et tüketiminin belli oranda azaltılmasının kalp-damar hastalıklarına, obeziteye, kolorektal kanser ya da başka kanser türlerine yakalanma riskini azaltacağından sağlık açısından da yararlı olduğunu söyledi.

Dünya genelinde bir kişi günde ortalama 100 gram et tüketiyor. Tüketim miktarı gelişmiş ülkelerde 200-250 gram, fakir ülkelerdeyse 20-25 gram.

Japon bilimadamlarının yaptığı, Temmuz 2007'de yayımlanan bir araştırma da bir kilogram sığır eti tüketiminin 36.4 kilogram karbondioksidin neden olduğu ısınmaya eşdeğer sera gazı salımına yol açtığını, yani bir kilogram et yemenin üç saat araba kullanıp bu arada evdeki bütün ışıkları açık bırakmakla verilen zararla eşdeğer olduğunu ortaya koymuştu.

28 Ağustos 2007 Salı

Tatil için gelenlere küresel mesaj


Bodrum'un gözde mekanlarından Beyaz Beach, tesis içinde açılan 'Küresel ısınma bahçesi' ile dikkatleri çekiyor. Yapay bir kirliliğin oluşturulduğu bahçede; panolarla İngilizce ve Türkçe olarak bu kirliliğin sonucunda, 2025 yılında Türkiye'nin alacağı hal gösteriliyor. Beyaz Beach yönetimi, amaçlarının; son yıllarda ülkemizin ve dünyanın başlıca problemlerinden biri haline gelen küresel ısınmaya dikkat çekmek ve tesislerinde ağırladıkları misafirlerine toplumsal bir mesaj vermek olduğunu söyledi.

7 Ağustos 2007 Salı

www.r10.net Kuresel Isinmaya Hayir Seo Yarismasi

www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışmasında kaçıncı gün ama daha gerilerdeyiz :)

Ankara'da 3 gün su yok

Ankara su borularında meydana gelen patlama nedeniyle 3 gün susuz.

Ankara'da bir gün arayla iki ana borunun patlaması ve tonlarca içme suyunun boşa akmasının ardından Belediye, su kesintisi programını gözden geçirmeye başladı.

*Susuz Başkentte Su Baskını haber videosunu izlemek için tıklayınız


Ankara Büyükşehir Belediyesi ASKİ Genel Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, dün Demetevler'de patlayan ana borunun onarılmasının ardından kesinti programının devam edip etmeyeceğine karar verileceği bildirildi.

Açıklamada, borunun tamir edilmesiyle tüm Ankara doyana kadar su verileceği belirtilirken, onarma işleminin 24 ila 36 saat süreceği kaydedildi.

2 metre 20 santimetre çapındaki ana boruya gelen suyun barajdan kesildiği, tamir bitene kadar su verilemeyeceği, barajdan gelen suyun İvedik Arıtma Tesisine ulaşmasının yine 24 ila 36 saat süreceği ifade edildi.

Açıklamada, "Bu sürelerin sonunda, tüm Ankara doyana kadar kesintisiz su verilecek. Daha sonra da kesinti programına devam edilip edilmeyeceğine karar verilecek. Bu süreç içerisinde kamuoyuna sürekli bilgiler aktarılacak" denildi.

ANKARA'NIN YARISI 5 GÜN, YARISI 3 GÜN SUSUZ

Açıklamaya göre, ikiye ayrılan Ankara'nın iki gün boyunca su verilmeyen birinci bölgesine suyun ulaşması üç günü bulabilecek. Demetevler, Batıkent, Eryaman, Etimsgut, Sincan büyük yerleşimleri barındıran ve iki gündür planlı kesinti nedeniyle su alamayan birinci bölge 5 gün susuz kalmış olacak.

Suların dün gece kesildiği ikinci bölgede ise üç günlük susuzluk yaşanacak.

Barajdan alınan suyun tüm Ankaraya dağıtıldığı dev ebatlardaki beton boruların, kesintinin ardından birden verilen suyun basıncına dayanamadığı için patladığı belirtilmişti.

3 Ağustos 2007 Cuma

Küresel ısınmaya karşı siz ne yapıyorsunuz?

Küresel ısınmaya karşı siz ne yapıyorsunuz?

Şöyle bir düşünün, dünyamızı tehdit eden küresel ısınmayla ilgili ne yapıyoruz?
Çevremizde yeşile sahip çıkan, erozyonu önlemek için çaba harcayan, içme suyunu, kaynaklar tükeniyor kaygısıyla kullanan biri var mı?
TEMA gibi birkaç kurum hariç kimsenin umurunda değil.
Devlet de vatandaş da eski alışkanlıklarını sürdürüyor.
Hala bahçeler bile içme suyu ile sulanıyor. Eminim diş fırçalarken bile musluklaraçık bırakılıyor.
Oysa bilim adamları bas bas bağırıyor, bazı kurumlar uyarıyor, gazeteler yazıyor.
Tehlike çok uzak değil.
Sadece büyük kentlerde yaşanan içme suyu sıkıntısı değil, tarım alanları da alarm veriyor.
Tehlikenin farkında değiliz.
Seçmenden oy isteyen siyaset de, yol gösterecek olan devlet de, fikir üretecek olan üniversite de farkında değil.
Eğer farkında olsalardı Konya'da bir grup insanın başardığını yıllar önce bu ülke başarırdı.
Sözünü edeceğimiz şey sulama yöntemi.
Sulama yöntemi deyip geçmemek gerekiyor. Bugün Türkiye'nin gıda deposu Konya'da yeraltı sularına biçilen ömür en fazla 20 yıl.
Yani 20 yıl sonra orada hayat bitebilir.
Peki neden?
Birçok neden sayılabilir. Ama en önemlisi suyun kötü kullanımı ve ağaçsızlık.
Bu yüzden Tuz Gölü çevresinde toprak çatlıyor...
Bu yüzden Konya Ovası'nda kaygı yaşanıyor.
Oysa bu işin çaresi var. Dahası bu çareyi uygulayıp başaranlar var.
İşte Konya'da bir grup insanın yaptığı da bu başarıyı Türkiye'ye taşımak.
Bunu yapanlar ise pancar üreticilerini bir araya getiren Pankobirlik adlı bir kooperatif ve onun mucizelere imza atan başkanı Recep Konuk.
Şimdi gelelim ne yaptıklarına...
Aslında bu pancar üreticileri birçok şey başarmış. Tarımın can çekiştiği, "Şeker Politikası" nın olmadığı bir dönemde Konya Şeker'e hayat vererek Türkiye'nin en modern fabrikasını yaratmışlar.
O fabrikayı gezerken gözlerime inanamadım.
Fabrika içinde fabrika var.
Bir yanda küp şeker üretiliyor.
Bir yanda çikolata yapılıyor.
Bir yanda şekerleme paketleniyor.
Bir yanda sıvı şeker hazırlanıyor.
Ve en önemlisi şeker pancarından benzin elde etmek için 50 milyon dolarlık fabrika
Muhteşem bir tesis.
Şeker pancarından elde edilen hiçbir şey boşa gitmiyor.
Sıcak buharı seracılıkta, küspesi yem sanayiinde kullanılıyor.
İşte bu başarıya imza atan Recep Konuk ve ekibi, sulama konusunda da bilinen ama bizde olmayan bir tekniği Türkiye'ye kazandırdı.
Yaptıkları şey çok basit: bitkilerin sulanmasında bizim bildiğimiz yağmurlama sistemi yerine damıtma yöntemini kullanmak.
Yani bitkilere, susadığında damla damla su vermek.
Bu da ülkeye "yüzde 70 su tasarrufu" sağlıyor.
Böylesine önemli bir iş için harcanan para da çok değil. Düne kadar ithal edilen yassı boru için Konya Cihanbeyli'de kurulan fabrikaya yaklaşık 10 milyon YTL harcanmış.
Rakam küçük ama yaptığı iş büyük.
Fabrika, yılda 40 milyon metre yassı boru üretiyor. Ve zarar etme ihtimali yok. Çünkü, Türkiye'nin bu üretimin 10, hatta 20 katı ihtiyacı olabileceği söyleniyor.
Peki bugüne kadar bunu üretmek devletin, üniversitelerin aklına gelmedi mi?
Gelmediğini şu çarpıcı gerçekten öğreniyoruz. Kooperatif yetkilileri bu işin olup olmayacağını öğrenmek için üniversitelerden birine başvurduklarında, ünlü bir profesörümüz şöyle bir rapor veriyor:
"Bu verimli değil."
Oysa bugün o verimsiz denilen yassı boru, sadece iç piyasada değil, Bulgaristan'dan Kazakistan'a yurtdışında bile alıcı buluyor.
Sözün özü şu; küresel ısınma ve kuraklık karşısında "feryat" değil "çözüm" üretilmeli.
Dünyada çözümü var. Önemli olan hayata geçirmek.
Konya'da Recep Konuk ve arkadaşları bunu başardı.
Devletin tarım ve çevre politikalarını oluşturanların bu başarıdan öğreneceği çok şey var.
sadece düğmeye basılmasını bekliyor.

Sabah/
MAHMUT ÖVÜR

23 Temmuz 2007 Pazartesi

İklim değişikliği afet kapsamında

İklim değişikliği afet kapsamında



Afet İşleri Genel Müdürlüğü, iklim değişimlerinden kaynaklanan meteorolojik afetleri, kanunlaştırmak için bir eylem planı hazırlanıyor

İKLİM değişimlerinden kaynaklanan meteorolojik afetlerin, Afet Kanunu kapsamına alınması için çalışma yürütülüyor. Afet İşleri Genel Müdürlüğü, konuya ilişkin mevzuatı güncellemek ve eylem planı oluşturmak amacıyla "İklim Değişimi Komisyonu" oluşturdu. Mevcut Afet Kanununda Türkiye’deki afetler, "deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler" şeklinde tanımlanıyor. Yürütülen çalışma ile kapsama iklim değişimlerinden kaynaklanan meteorolojik afetler ve diğer afetlerin de alınması amaçlanıyor.

RİSK HARİTALARI ÇIKACAK

Bu çerçevede Genel Müdürlüğün çalışmaları bir temele oturtulacak. Çalışma yöntemleri belirlenecek, mevzuat taraması yapılarak, kapasite geliştirilecek ve uygulamaya geçilecek. Söz konusu afetler ile ilgili risk haritaları çıkarmayı planlayan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, iklim değişikliğinde adaptasyon sürecine ilişkin erken uyarı sistemleri, uygun katı atık alanlarının tespitini belirleyecek. Afet oluşmadan önce yapılacaklar, her bölge ve afet türü için tespit edilerek afet öncesi çalışmalar ve zarar azaltma çalışmalarına hız verilecek.

HEM SEL HEM KURAKLIK

AFEM Müdürü Nehir Varol "iklim değişimi, sonuçlarına bakıldığında bir afettir. Daha şimdiden normalin üzerinde ölümler bu nedenle görülmeye başlamıştır. 2003 yılı yazında Avrupa’da 35 bin 118 kişi sıcak hava dalgasından hayatını kaybetmiştir"

SENARYODA ÖNE ÇIKANLAR

İklim değişimlerinin yol açabileceği tabloya ilişkin Türkiye’de hazırlanan bir senaryo bulunmadığını, ancak Intergovermental Panel On Climate Change’in (IPCC) dünya ölçeğinde bir çalışması olduğunu belirten Varol’a göre, IPCC’nin Türkiye senaryosunda öne çıkan bazı noktalar şöyle:

Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklıklar 2,5-4 derece arası artacak.

Ege ve Doğu Anadolu’daki artış 4 dereceyi bulacak.

Türkiye’nin güneyi ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya olacak.

Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’yu kapsayan bölgelerde kış yağışları yüzde 20-50 arası azalacak.

Kuzey bölgelerde sel riski artacak.

Senaryoda, ayrıca küresel ısınma ile Türkiye’de artması beklenen afetler "kuraklık", "seller (şiddetli yağmur ve yıldırımlar)", "deniz su seviye yükselmeleri", "heyelanlar", "kıyı selleri ve fırtına kabarmaları" şeklinde sıralandı.

Küresel Isınmaya dikkati çekmek için pedal çevirecekler

Küresel Isınmaya dikkati çekmek için pedal çevirecekler

A.A

Küresel ısınmaya dikkati çekmek isteyen Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi öğrencisi 2 genç, bisikletin ulaşım aracı olarak yaygın kullanılması için çok uzun mesafelerin kısa sürelerde kat edilebileceğini göstermek amacıyla 36 günde Avrupa'yı bir uçtan bir uca pedal çevirerek geçecek.


Küresel ısınma ve iklim değişikliğine dikkati çekmek isteyen AÜ Tıp Fakültesi öğrencisi Berke Özkan ve Mani Habibi, bisikletle Avrupa turuna çıkacak. Öğrenciler, “Akdeniz Üniversitesi Gençleri Avrupa'yı Pedallıyor Bisiklet Turu” adını verdikleri turla çok uzun mesafelerin bisikletle kısa sürelerde kat edilebileceğini göstermeyi hedefliyor.

Gençlerden Mani Habibi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğrencilerin küresel ısınma konusundaki hassasiyetlerini gündeme taşımak istediklerini söyledi. Küresel ısınmanın giderek daha tehlikeli boyutlara ulaştığını ileri süren Habibi, “İklim değişikliğine dikkati çekip, Akdeniz Üniversitesi öğrencilerinin bu konuya duyarlılığını göstereceğiz” dedi.

Bisikletin Avrupa'da yaygın olarak kullanıldığını dile getiren Habibi, “Dünyanın en pahalı yakıtını kullanan Türkiye'de bisikletin ulaşım aracı olarak yaygınlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Turumuzda bisikletle çok uzun mesafelerin kısa sürelerde kat edilebileceğini göstereceğiz” diye konuştu.
Berke Özkan da, tur boyunca Türkiye'yi ve Türk kültürünü Avrupa'ya tanıtacaklarını söyledi. Bu yıl 25. kuruluş yıldönümünü kutlayan Akdeniz Üniversitesinin katkısıyla turu gerçekleştirdiklerini ifade eden Özkan, “Avrupalı öğrencilerin yapacağı benzer turlar için Akdeniz Üniversitesini vazgeçilmez bir istasyon haline getireceğiz” dedi.

Avrupa'yı 36 günde yaklaşık 2 bin 700 kilometre pedal çevirerek bir uçtan diğerine geçeceklerini belirten Özkan, tur boyunca konaklayacakları şehirlerdeki üniversitelilerle biraraya geleceklerini sözlerine ekledi.

Keşan İpsala sınır kapısında 26 Temmuzda başlayacak bisiklet turu kapsamında Habibi ve Özkan, Yunanistan'ın Dedeağaç, İskeçe, Drama, Serrai, Makedonya'nın Strumica, Üsküp, Kosova'nın Piriştina, Kosova'nın kuzeyindeki Mitroviça, Sırbistan-Karadağ'ın Podgorica, Hırvatistan'ın Dubrovnik, Opuzen, Split, Zlatar ve Zagreb, Macaristan'ın Nagykanizsa, Siofok, Budapeşte, Gyor, Slovakya'nın Bratislava, Avusturya'nın Viyana, Jihlava ile Çek Cumhuriyetinin Prag kentlerine gidecekler.
Gençler, 1 Eylülde Antalya'ya dönecekler.

Hürriyet

11 Temmuz 2007 Çarşamba

Gunesin Kuresel Isinma Ile Ilgisi Yok

Güneşin küresel ısınmayla ilgisi yok

Dünya’yı tehdit eden en büyük çevre sorunlarından biri olan küresel ısınmanın Güneş ile bağlantılı olmadığı bildirildi.
İngiliz ve İsviçreli bilim adamlarının son 11 yıl boyunca Güneş ışınlarının en dik ve en düşük geldiği dönemleri dikkate alarak yaptığı araştırma, küresel ısınmada insan parmağının olduğundan şüphe duyanların şüphelerini azaltacak nitelikte. Çünkü araştırma sonucunda Güneş’in sanayi devriminden önce iklim üzerinde etkili olduğu, ancak son 20 yıldır Güneş’te, küresel ısınmadaki artışın açıklanabilmesi için gerekli olan, Dünya’nın iklimine etkisi olabilecek tüm eğilimlerin aksi yönde ilerlediği ortaya çıktı.
İngiliz Rutherford Appleton Laboratuvarı’ndan Mike Lockwood ve İsviçre’nin Dünya Radyasyon Merkezi’nden Claus Froehlish’ın yaptığı, İngiliz "Proceedings of the Royal Society" dergisinde yayımlayan araştırmada, Güneş ışınlarının 1985’ten bu yana daha az etkili olduğu, ancak küresel sıcaklığın artmaya devam ettiği belirtildi.
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Uzmanlar Grubu tarafından onaylanan "İklim Değişikliği 2007" raporunda, son gözlemlenen iklim değişiklikleri insanların neden olduğu sera gazı salınımlarına dayandırılabileceği vurgulanmıştı. Raporda, 1900 yılından bu yana ortalama küresel sıcaklığın 0,8 derece, deniz suyu seviyesinin ise 10-20 santimetre artış gösterdiği, mevcut ortalama küresel sıcaklığın 2 santigrat dereceden fazla yükselmesi halinde birçok bitki ve hayvan türünün yok olacağına dikkat çekilmişti.


Milliyet

Dunyanin Isinma Tarihcesi

Ölçümlere göre 1860-1900 yılları arasında, denizde ve karadaki küresel sıcaklık her ikisinde de 0,75°C yükseldi.[2][3] 1979'dan beri kara sıcaklığı deniz sıcaklığının iki katı hızla yükseldi(0.13 °C/onyıl karşın 0.25 °C/onyıl).[4] Uydudan yapılan sıcaklık ölçümlerine göre alt troposferdeki sıcaklık 1979'dan beri, her on yıllık dilimde, 0.12 ile 0.22°C arasında yükselmiştir. Sıcaklıkların, 1850'den önceki 1000 ile 2000 yıllık dönemler boyunca, Ortaçağ Ilıman Dönem ve Küçük Buz Çağı gibi kısmi dalgalanmalar dışında, nispeten kararlı bir seyir izlediğine inanılmaktadır.

NASA'nın hesaplamalarına göre, güvenilir ölçümlerin yapılabildiği 1800'lerden beri 2005 yılı, 1998'i geçerek, en sıcak yıl olmuştur. Dünya Meteoroloji OrganizasyonuBK İklim Araştırma Biriminin hesaplamalarına göre ise 2005, 1998 yılının ardından hala ikinci sıradadır.[5][6] ve

Nedir Kuresel Isinma

Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır.

Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1].

Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.

Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.

Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,

atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.

Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.

Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.

10 Temmuz 2007 Salı

R10.net 2007 SEO YARIŞMASI

2007 yılının en iyi SEO'cularına kendilerini ispatlamaları için fırsat sunuyoruz ve en iyi SEO'cuyu seçmek için ikinci kez bir yarışma düzenliyoruz…

SEO yarışması nedir?
Seo kelimesi "Search Engine Optimization" cümlesinin kısaltması olup,
herhangi bir websayfasını yada sitesini istenilen bir kelimede arama motorları sonuçlarında ilk sıralarda çıkartmak için yapılan işlemler bütünüdür.
Bu yarışma sonucunda ilk sırada olan arkadaşımız 2007 yılının en iyi SEO'cusu seçilecek ve ödüllendirilecekdir.
Amaç hem eğlenmek hemde yarışma coşkusunu yaşatacak forum etkinliğidir.

Yarışma Nasıl Olacak ?
Yarışma kelimemiz "www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması"
http://www.google.com/search?hl=en&q...=Google+Search
kelimesinde google.com arama sonucunda ilk 3 sıraya çıkmak için yarışılacak. Yarışmada hile , haksızlık vs olaylar yaşanması mümkün değildir, herkes
"www.r10.net küresel ısınmaya hayır seo yarışması" - Google'da Ara bu linkden ilk 3 sırada çıkan siteyi rahatça gözlemleyebilir.

Yarışma Kuralları ?
1- Yarışmaya mevcut sitenizle yada sayfanızla katılabilirsiniz, yeni sayfa veya site zorunluluğu yoktur. Yarışmaya katılacak siteniz ücretsiz alan adı uzantısınada sahip olabilir. (blogcu, blogspot, 8m.net , cjb.net vs vs)
2- Yarışmaya katıldığınız sayfa veya site'de yarışma hakkında bilgilendirici yazı , yarışma banner'ı ve r10.net' e link olmak zorundadır !.
3- Yarışma 31 Aralık 2007 saat 23.59 da sona erecektir.
4- Yarışma sonunda arama sonucunda birinci sırada r10.net veya yarışma kurallarına uymayan site bulunursa şayet, yarışmayı bir altındaki site kazanmış olur.
5- Yarışmaya sponsor olan sitelere link verme zorunluğuğu vardır.
Yarışma ödülleri neler?
1. (Birinciye) >> Trp.Com.Tr`den 1000$ HaberOdasi.Com`dan 1000 Tumlab.com 500$ nakit para ödülü
2. (İkinciye) >> SonDakikaci.Com`dan HP NX 7300 Laptop + ringofon 500$ nakit para ödülü
3. ( Üçüncüye) >> AdayimTv.Com`dan PlayStation 3
İlk 3`e giren yarışmacılara HaberOdasi.Com`a ait 400 sitede , 32 Radyo kanalında , 16 Tv Kanalında 1 ay boyunca reklam verme imkanı.
NeyinPesindesin.Com`dan 6 boyunca kullanabileceği özel üyelik .
R10.Net`den 1 aylık Text reklam verebilme imkanı.
Sitelerinde kullanabileceği 2007 SEO Şampiyonu ifadesi yer alan Logo.
Yarışmaya Katılan tüm webmaster arkadaşlarımıza başarılar dileriz.

Farklı boyutlardaki yeni yarışma bannerları hazırlanıyor