11 Temmuz 2007 Çarşamba

Gunesin Kuresel Isinma Ile Ilgisi Yok

Güneşin küresel ısınmayla ilgisi yok

Dünya’yı tehdit eden en büyük çevre sorunlarından biri olan küresel ısınmanın Güneş ile bağlantılı olmadığı bildirildi.
İngiliz ve İsviçreli bilim adamlarının son 11 yıl boyunca Güneş ışınlarının en dik ve en düşük geldiği dönemleri dikkate alarak yaptığı araştırma, küresel ısınmada insan parmağının olduğundan şüphe duyanların şüphelerini azaltacak nitelikte. Çünkü araştırma sonucunda Güneş’in sanayi devriminden önce iklim üzerinde etkili olduğu, ancak son 20 yıldır Güneş’te, küresel ısınmadaki artışın açıklanabilmesi için gerekli olan, Dünya’nın iklimine etkisi olabilecek tüm eğilimlerin aksi yönde ilerlediği ortaya çıktı.
İngiliz Rutherford Appleton Laboratuvarı’ndan Mike Lockwood ve İsviçre’nin Dünya Radyasyon Merkezi’nden Claus Froehlish’ın yaptığı, İngiliz "Proceedings of the Royal Society" dergisinde yayımlayan araştırmada, Güneş ışınlarının 1985’ten bu yana daha az etkili olduğu, ancak küresel sıcaklığın artmaya devam ettiği belirtildi.
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Uzmanlar Grubu tarafından onaylanan "İklim Değişikliği 2007" raporunda, son gözlemlenen iklim değişiklikleri insanların neden olduğu sera gazı salınımlarına dayandırılabileceği vurgulanmıştı. Raporda, 1900 yılından bu yana ortalama küresel sıcaklığın 0,8 derece, deniz suyu seviyesinin ise 10-20 santimetre artış gösterdiği, mevcut ortalama küresel sıcaklığın 2 santigrat dereceden fazla yükselmesi halinde birçok bitki ve hayvan türünün yok olacağına dikkat çekilmişti.


Milliyet

Dunyanin Isinma Tarihcesi

Ölçümlere göre 1860-1900 yılları arasında, denizde ve karadaki küresel sıcaklık her ikisinde de 0,75°C yükseldi.[2][3] 1979'dan beri kara sıcaklığı deniz sıcaklığının iki katı hızla yükseldi(0.13 °C/onyıl karşın 0.25 °C/onyıl).[4] Uydudan yapılan sıcaklık ölçümlerine göre alt troposferdeki sıcaklık 1979'dan beri, her on yıllık dilimde, 0.12 ile 0.22°C arasında yükselmiştir. Sıcaklıkların, 1850'den önceki 1000 ile 2000 yıllık dönemler boyunca, Ortaçağ Ilıman Dönem ve Küçük Buz Çağı gibi kısmi dalgalanmalar dışında, nispeten kararlı bir seyir izlediğine inanılmaktadır.

NASA'nın hesaplamalarına göre, güvenilir ölçümlerin yapılabildiği 1800'lerden beri 2005 yılı, 1998'i geçerek, en sıcak yıl olmuştur. Dünya Meteoroloji OrganizasyonuBK İklim Araştırma Biriminin hesaplamalarına göre ise 2005, 1998 yılının ardından hala ikinci sıradadır.[5][6] ve

Nedir Kuresel Isinma

Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır.

Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1].

Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.

Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.

Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,

atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.

Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.

Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.